BASINDABİZ Duyuru Etkinlik Genel Yayın Ziyaret

( Arşiv haber) İSTANBUL’DA YAS LOKMASI

 

(Tokat Hürsöz)

Türkmen Alevi Ocakları Birliği Kültür Eğitim ve Sağlık Vakfı Genel Başkanı Hubyar Ocağı evladı Ali Coşkun’un Kerbela serdarı İmam Hüseyin ve evlatları için İstanbul’da verdiği Muharrem Orucu Yas Lokması, Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi Yenikapı etkinlik alanından yapıldı. Buğra Kavuncu, Alevi ocakları temsilcileri, İyi Parti Siyasi İşer Başkan Danışmanı Filiz Çelik Şahin ve çok sayıda davetli katıldı.

Ali Coşkun’un bu etkinlik vesilesiyle yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

 

“Bugün burada yüceler yücesi sevgili peygamberimizin göz nurları Ehl-i Beyt’ini ve

Kerbela’da şehit olan başta Hazreti Hüseyin olmak üzere torunlarını anmak ve onların yoluna ve aşkına vakfımız olarak hazırladığımız fakir soframızı ve lokmamızı beraber lokma etmek için buluştuk. Bu vesile ile bir kere daha başta şehitler serdarı İmam Hüseyin efendimiz olmak üzere tüm evlad-ı Rasul’u, al-i Muhammed Mustafa’yı salavatlarla, rahmetlerle anarak sözlerime başlamak istiyorum. Canlar, Muharrem ayı hicri takvime göre yılın ilk ayı olup birçok peygamberle ilgili hikmetlerin yaşandığı bir aydır. Muharrem ayını İslam dini açısından önemli kılan bir diğer tarihsel ve inançsal gelişme ise miladi takvime göre 10 Ekim 680 tarihinde Kerbela’da iki cihan güneşi peygamber efendimizin torunu İmam Hüseyin efendimizin aile fertleri ile beraber Yezid tarafından acımasızca katledilmesidir. Kerbela olayı İslam ümmetinde derin bir acı bırakmış, binlerce yıl boyunca Müslümanlar bu günü ve yaşanan katliamı unutmamıştır. Özellikle Alevi-Bektaşi inançlı topluluklar açısından Kerbela katliamı son derece büyük önemdedir. Temelinde Ehl-i beyt sevgisi ve On İki İmamlar’a bağlılık bulunan Alevi-Bektaşi inancında başta İmam Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin acısı ve yası inançsal bir önemdedir. Binlerce yıl boyunca Horasan’dan Balkanlar’a tüm Avrasya coğrafyasında Alevi-Bektaşi inançlı topluluklar muharrem ayında oruç tutmuş, kurban kesmiş ve Kerbela katliamının acısını günümüze kadar taşımıştır. İmam Hüseyin ve Kerbela, haksızlıklara karşı dik duruşun ve zulme baş eğmeyişin timsalidir. Kerbela’da İmam Hüseyin ve ailesi Yezid’in temsil ettiği yanlışlara kötülüklere karşı canlarını vererek İslam tarihindeki en önemli ilkesel duruşu göstermişlerdir. İmam Hüseyin ve ailesi Ehl-i beyt’in mensubu olarak dedeleri olan Hazreti Muhammed Mustafa’nın kendilerine teslim ettiği emanete sahip çıkmıştır. Bu sebeple Alevi-Bektaşi inançlı topluluklar başta olmak üzere Ehl-i beyt sevgisi ile dolu gönüller binlerce yıl boyunca muharrem ayında yas tutarak, matem ederek İmam Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin anısını diri tutmuştur. Muharrem ayında tutulan oruç bir yas orucu olmanın dışında su ve lüks gıdalar tüketilmeyerek nefsi terbiye etmeyi amaçlayan bir oruçtur. Nitekim Alevi-Bektaşi inancının temeli eline, diline ve beline sahip olan kamil bireyler yetiştirmektir. Diğer taraftan muharrem ayında kesilen kur-banlar da bir şükür kurbanı olup Kerbela katliamından İmam Zeynel Abidin’in sağ kurtulmasına karşılık Allah için eda edilmektedir.

 

Ayrıca yapılan aşure lokması ile de aşureyi oluşturan onlarca farklı yemiş ve yiyecekten yola çıkılarak birlik ve beraberlik şiarına gönderme yapılmaktadır.

Bu vesile ile kısaca Alevi-Bektaşi inancı ile ilgili de birkaç temel değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak isterim. Alevilik-Bektaşilik inancının temelinde Allah’ın birliği, Hazret Muhammed (SAV)’in Allah’ın resülu olduğu ve Ehl-i beyt’in peygamberimizin iki büyük emanetinden biri olduğu inancı bulunmaktadır. Bu sebeple Alevilik-Bektaşilik inancında Allah’ın tekliğine teslimiyet, Hazreti Muhammed (SAV)’in peygamberliğinin inanç ve Hazreti Ali efendimizin velilik makamının ulusu olduğuna bağlılık vardır. Dolayısıyla tevhid, nübüvvet ve velayet Alevi-Bektaşi inancının asli inançsal-tarihsel dinamikleridir.

 

Evet değerli misafirler ve sevgili canlar…

Biraz önce konuşmamda Horasan ifadesi geçti. Horasan neresi? Bizlerin dip yurdu, anavatanımız. Sözlük karşılığı “Güneş Ülkesi” anlamına gelen, Horasan Oğuz Türklerinin, Türkmenlerin, Anadolu’ya göç eden Oğuz boylarının, aşiretlerinin ve obalarının ana yurdu. Horasan her şeyden önce 8. Yüzyılda On İki İmamlar’ın sekizincisi İmam Ali Rıza el-Horasani’nin Arap yarımadasından ayrılarak göç ettiği kalıcı yeni yurt. Peygamber ailesine, Ehl-i beyt mensuplarına, Muhammed-Ali-Fatıma evlatlarına işaret edilen maneviyatı ve tarihi önemi çok özel ve önemli olan bir coğrafya…

İmam Ali Rıza’nın belirlediği üstün strateji ve aldığı önemli karar ile Horasan Hanedan-ı Mustafa mensuplarına ebedi toprak ve vatan olan bir kutsal diyar…

Niçin bu göçü İmam Ali Rıza gerçekleştirdi? Dip dedesi Hazreti Muhammed Mustafa’dan itibaren Ehl-i beyt nesline Arap yarımadası çile, eziyet ve katliam diyarı yapıldığı için. Peygamber torunlarına Arap coğrafyası adeta bir cehenneme çevrildiği için. Düşünün İmam Ali Rıza’ya kadar olan tüm imam nesli Arap coğrafyasında ya hapis edilerek ya zehirlenerek ya da direk canına kastedilerek öldürüldü, Arap coğrafyası adeta evlad-ı Rasul’a ölümün toprağı oldu. İşte bu tarihi ve sosyolojik gerçekler İmam Ali Rıza’yı Türk yurdu olan Horasan’a göçe yönlendirdi. O kadar İslam coğrafyası dururken İmam Ali Rıza’nın Horasan’a göç etme kararı vermesi de ayrıca düşünülmesi ve sebeplerinin değerlendirilmesi gereken tarihi bir karardır.

İmam Ali Rıza Horasan’a göç ederek Meşhed’e yerleşti ve tüm ömrünü bu coğrafyada tamamladı. İmam Ali Rıza’nın Horasan’a intikali ile İslam tarihinde yepyeni bir süreç de başlamış oldu. Türkmen boyları Hak din İslam’ı kaynak olarak direk peygamber torunlarından tanıyarak ve öğrenerek İslam kimliğini benimsemeye başladı. Böylece Oğuz Türkleri, Türkmenler Ehl-i beyt evlatları aracılığı ile İslam dininin mensupları olmaya başladı. Horasan’da Oğuz Türklerinin, Türkmenlerin benimseyip kabul ettiği İslam, Ehl-i beyt’in temsiliyetini yaptığı tasavvufi İslam inancı idi. Takip eden yüzyıllarda tasavvufi İslam inancı Horasan, Türkistan coğrafyasın-

da hızla yayılarak kendi içerisinden son derece önemli tarihi-karizmatik temsilcileri yetiştirdi. Horasan Türkleri arasından yetişen İmam Maturudi, Aslan Baba, Mansur Baba gibi büyük alimlerin izinden devam eden süreçte Piri Türkistan sıfatı ile anılan Hoca Ahmed Yesevi gibi ulu değerler geldi. Horasan’dan Orta Avrupa’ya uzanan Avrasya coğrafyası manevi anlamda Türkistan’da Hoca Ahmet Yesevi tarafından başlatılan düşün-inanç geleneği ile aydınlanmıştır. Hoca Ahmet Yesevi geniş Türkmen kitlelerine kendi dil ve kültürleri ile iç içe geçen bir İslam yorumu ortaya koyarak “Pir-i Türkistan” sıfatını kazanmıştır. “

Exit mobile version